Yazılar

Çocuklara ölüm nasıl anlatılabilir?

Ölüm gerçeği yetişkin olarak bizlerin de anlamakta ve kabullenmekte güçlük çektiğimiz bir konudur. Hayatı keşfetmeye çalışan, umut dolu çocuklarımızın bu gerçekliği anlaması ve bunu onlara anlatmak da bir o kadar güçtür. Bu yazıda çocuklara ölümü anlatırken neler söyleyebiliriz, neleri söylemememiz daha iyi olur, çocukların ölümle ilgili yaşadıkları kargaşaya nasıl destek olabiliriz, bunlardan bahsedeceğim.

Ölüm ile ilgili sorular ve farkındalık 3 yaş civarında gelişmeye başlar. Bununla birlikte çevrede “ölüm” kelimesini duyan ve ardından insanların mutsuz yüz ifadeleri takındığını gören çocuk,basit bir mantıkla ölümün üzücü olduğunu hisseder ve iyice merak etmeye başlayabilir. Ya da bizzat kendi çevresinden birisinin ya da bir hayvanın ölmesiyle bu kavramın içinde kendini bulabilir. Bu yazıda da 3-7 yaş arasındaki çocuklara ölümün nasıl anlatılacağı belirtilmiştir.

Birisinin öldüğüne şahit olan bir çocuk aslında çevrenin verdiği yoğun tepkiye de şahit olur. Ağlayan, üzülen, belki ağıt yakan insanlar olabilir çevrelerinde. Buna rağmen çocuğa bir açıklama yapmamak ya da olayı geçiştirmek çocukta büyük bir kaygı ve korkuya neden olabilir. Çocukların kocaman gözleri ve kulakları vardır. Bizim tahmin ettiğimizden çok daha fazlasını duyup, görürler. Bu yüzden en önemli şey, bu gerçekliği saklamamak, kısa, net ve doğru cümlelerle çocukların sorduklarına cevap vermektir. Duygularını, korkularını, fantezilerini tam olarak ifade etmesine izin vermek gerekir.

Çocukların hayal gücünün sınırı yoktur. Dolayısıyla aklımıza gelmeyecek, ya da cevap vermekte zorlanacağımız birçok soru sorabilirler. Aşağıda olası sorular ve uygun cevapları örneklendirilmiştir:

Çocuk: “Ölmek ne demek?”

Ebeveyn: “Ölmek, bir insanın hayatının sona ermesi demektir. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar ölürler. (Bitki ve hayvanlardan örnek verilebilir.) Ekstra sorulara karşılık: “ Ölünce beden artık hareket edemez, düşünemez. Toprağın altına gömülür. Artık geri gelmez. Biz yanına ziyarete gidebiliriz. Ama bizi göremez, biz de artık onu göremeyiz.”

Ç:“Sen de ölecek misin?”                            

E:“Benim de ölmemden endişeleniyorsun. Biz şu an senin yanındayız. Daha önümüzde çok uzun yıllar var.”

Ç:“O geri gelecek mi?”

E: “Hayır, ölen kişiler (hayvanlar) geri gelmezler. Artık bir daha göremeyiz. Buna alışmak çok zor biliyorum. Onu özlediğinde bana söyle, belki fotoğraflarına bakabiliriz, videolarını izleyebiliriz. Kendini geri gelmeyeceği için kötü hissedersen gel bana sarıl, birlikte olalım.”

Ç:“Canı acıyor mu?”

E: “Hayır. Ölen kişi artık acı hissetmez.”

Ç: “O beni duyuyor ve görüyor mu?”

E: “Artık bizi göremiyor ve duyamıyor. Ve biz de onu göremeyecek ve duyamayacağız.”

 

Eğer çocuk ölen kişinin hastalık nedeniyle öldüğünü öğrenirse;

Ç:“Hastalanırsam ben de ölecek miyim?”

E: “Her hastalık ölüme neden olmaz. Senin yaşadığın hastalıklar seni öldürmeyecek. Çok yaşlanınca bazen, iyileşmesi çok zor hastalıklar olabiliyor. Ama sen hastalanınca ölmeyeceksin.”

Ç:“Ben ne zaman öleceğim?”

E: “Bunu bilemeyiz. Tek bildiğim, önümüzde onlarca güzel yıl olduğu. Yaşayacak çok şeyimiz var. Biz senin yanında olacağız, birlikte büyüyeceğiz.”

 

Çocuk ölümü kabullenmeye başlar ve duygularını ifade ederse;

Ç:“Onu çok özlüyorum!”

E: “Ben de onu çok özlüyorum. Öldüğü için çok üzgünüm. Onun hala hayatta olmasını istiyorsun. Keşke bizimle birlikte olabilseydi.”

Eğer bir evcil hayvanınız ölmüşse yine aynı cevaplar verilebilir. Bu durumda da önemli olan hayvanın yerine hemen yenisini almamaktır. Eğer alınırsa çocuk ölümün telafisi olabileceğini, sevginin hemen yer değiştirebileceğini ve sadakatin kolayca ortadan kalkabileceğini düşünmüş ve öğrenmiş olur.

Çocuklar ölüm kavramı hakkında bilgi sahibi olmaya başladıktan sonra, ya da soruları cevaplanmadığında da, tam olarak ölüme neyin neden olabileceği açıklanamadığı için yeni korkular üretmeye başlayabilirler. Karanlıkta uyuyamamak, canavarlardan korkmak, küvetin deliğinden akıp gitmekten korkmak vb. Ya da yası taze olan bir çocuk, küçük şeyleri bahane ederek ağlama krizleri yaşayabilir. Örneğin; kıyafetini giymekte zorlandığı için ağlamaya başlayabilir. Böyle bir durumda yanına gidip, ona sarılmak ve ağlamasına izin vermek çok önemlidir. Ağladığı şeyin basitliğine vurgu yapmaktansa ağlama ihtiyacına karşılık vermek gerekir. Yoğun tepkiler gösteren çocukların desteği için ya da siz bu durumu açıklamakta ebeveyn olarak zorlanıyorsanız, bir uzmana başvurmak faydalı olabilir.

Çocuklara ölümü anlatmak için hazır olma aşamasında bizim de yaşanan ölümü ya da kavram olarak ölüm gerçeğini ne kadar kabullendiğimiz önemlidir. Çocuklar ağladığınızı, üzüldüğünüzü görebilir. 5 yaşından itibaren mezar ziyaretine gidebilirler. Ağıtlar yakılıyor ve çocukla ilgilenebilecek kimse yoksa çocuğa en yakın olan kişi açıklama yapıp, en uygun yerde güvenliğini sağlamalıdır. Yapılmaması gerekenlerden en önemlisi ise; “Deden melek oldu, uçtu”, “Yukarıdan bizi görüyor ve duyabiliyor.” “Ebedi uykusuna yattı.”, “Uzaklara gitti.” gibi çocuğun günlük hayatında yoğun kaygı yaşamasına neden olacak açıklamalardan kaçınmaktır.

Ebeveynler çocukların kaygılarını yok edemezler. Sadece bu durumun üstesinden gelmeye yardımcı olabilirler. Bu süreci güzel bir şekilde anlatan Altın Kitaplar yayıncılıktan “Büyük Babam Nasıl Biriydi?” adlı hikâye kitabından da faydalanabilirsiniz.

Klinik Psikolog
Bahar Çakır 

Kaynak: Ginnott,H., Anne Baba ve Çocuk Arasında, Okuyanus Yayıncılık